29 Kasım 2012 Perşembe

Anne ve Çocuklar unnado.com ile Yine Güzel!

29 Kasım 2012 Perşembe
Hamile kıyafetleri içinde kendinizi ana kraliçe gibi mi hissetmek istiyorsunuz? O halde çocuklarıyla birlikte güzelleşmek isteyen annelere müjde! Birbirinden özel ürünleriyle anneleri de en az çocukları kadar şımartmayı seven alışveriş kulübü unnado.com ile en trend görünen anne siz olabilirsiniz.

Anne olmak, çocuğunuz veya doğacak bebeğiniz için alışveriş yapmak güzel... Peki, ya bu hikaye nasıl başladığına dair bir de romantik video olsaydı? unnado.com ebeveyn olmaya doğru giden yolu bakın nasıl anlatmış!



“Sadece kıyafetler yetmez, çocuğum için özel ürünler de isterim” diyen anneleri de unutmuyor unnado.com...  Kıyafet ihtiyacınızdan banyo ihtiyacınıza, bakım ürünlerinden butik ve aksesuar ihtiyaçlarınıza kadar her şey en güzel haliyle burada. Çok özel indirimler, hediye çekleri ve kampanyalar ile alışverişin gülümseten hali unnado.com, keyifli alışverişler diler.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

27 Kasım 2012 Salı

1-9 Aralık Ankara Kitap Fuarı

27 Kasım 2012 Salı

1-9 Aralık 2012 tarihleri arasında Ankaralı okuyucularla buluşacak olan, “Kitap Kurdunun Başkent’te Sonsuz Keşfi” Ankara Kitap 2012 Fuarı, birbirinden ünlü yazarları konuk edecek.



3V Fuarcılık tarafından düzenlenen, “Kitap Kurdunun Başkent’te Sonsuz Keşfi” Ankara Kitap 2012, 1-9 Aralık 2012 tarihleri arasında, Ankaralılarla buluşacak. ATO Congresium Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek olan fuar, dokuz gün boyunca Ankaralı okuyucuların ziyaretine açık olacak. Doğan Kitap yazarlarından Altan Öymen, Ethem Baran ve Nedim Şener’in 8 Aralık’ta, Cüneyt Ülsever ile Nazlı Eray’ında 9 Aralık’ta imza günlerinde okurları ile buluşacağı fuara, Türkiye’nin önde gelen yayınevleri ve birçok ünlü yazar da konuk olacak.

SAHAFLAR DA FUARDA
Yaklaşık 80 yayınevinin TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’nın ardından Ankara’da bir araya geleceği etiknlikte yüzlerce yeni kitap yazarları ile birlikte ATO TO Congresium Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nde olacak. Ankara Kitap 2012 Fuarı, ikinci el kitap severleri de sahaf stantlarında buluşturacak. Fuarda yer alacak 20 sahaf, sararmış sayfaları ile binlerce baskısı tükenmiş, ikinci el kitabı Ankaralıların beğenisine sunacak. Türkiye’nin tanınmış yazarları dokuz gün boyunca Başkentliler için kitaplarını imzalayacak.

Alıntı; http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=22003002

24 Kasım 2012 Cumartesi

Yardım Lütfen, Kinder Sürpriz Şirinler Koleksiyonu

24 Kasım 2012 Cumartesi
Arkadaşlar merhaba,benim için çok önemli bir konu hakkında sizden yardım istiyorum. Uzun zamandır kinder  minyatür oyuncak koleksiyonu yapmaktayım, fakat son seri olan şirinler koleksiyonumu bir türlü tamamlayamadım. Aylardır şirin babanın peşinde koşuyorum. Gördüğünüz gibi benim şirinler köyümde nüfus planlaması falan kalmadı, tek eksiğim şirin baba bu yüzden elinde şirin babası olup bana gönderebilecek varsa    çoookkk mutlu olurum. Elimde fazladan olan şirinlerden her hangi biri ya da bir kaçı ile de takas edebilirim, yeter ki bir şirin babam olsun köyünün başında dursun :)



17 Kasım 2012 Cumartesi

Evde Uygulanabilecek Oje Modelleri (Nail Art) Vol.6

17 Kasım 2012 Cumartesi
Bu modelde yine benim Cecile 94 numaralı pastel mor (mürdüm rengi diyebiliriz bence:)) ojenin üzerine flormar matte serisinin beyaz ojesi ile yine kuş tüyü ile çizim yaptığım bir çalışma :) 
Kuştüyü derken tabii ki gerçek kuş tüyünü kastediyorum böyle değişik mateyaller kullanmayı seviyorum sonuçta herkez nail art design setleri elde edemeyebilir böyle yöntemlerde alternatif olabilir diye düşünüyorum,sonuçta bir şeyi yapmanın birden fazla yolu olabilir:)
Buradan daha önce kuş tüyü ile yapmış olduğum bir diğer modele ve kuş tüyü ile çizim tekniğine göz atabilirsiniz :) Buradan da tel tokayla yaptığım modele ulaşabilirsiniz :)

16 Kasım 2012 Cuma

Benim Şirin Hediyelerim :)

16 Kasım 2012 Cuma
Çookk sevgili arkadaşım Ezgi tatile gittiği Alanya'dan bana çok şeker hediyeler almış fakat ancak fırsat bulup verebildi :) Ben hediyelerimi çookkk beğendim,kendisinede buradan çok teşekkür ediyorum :)


Hediyelerinde kedi sevgimi fazlasıyla yansıtmış sağolsun :) (Ben bu tuzluk takımına bayıldım ama :))


Bu arada siz görmüyorsunuz ama o defterin içi çoookk güzel, ayrıca yumuşacık deri :)
Kedişlerinde boynundaki çıngıraklar şıkır şıkır ötüyor,onlarda hemen kitaplığımdaki yerini aldı :)

14 Kasım 2012 Çarşamba

Tiyatro - Aşk Hastası

14 Kasım 2012 Çarşamba
Merhaba sevgili okuyucu, bu aralar dersler falan derken inanılmaz bir yoğunluk içerisindeyim. Baktım kasım geldi geçiyor daha fazla sektirmeden şu oyunu bir paylaşayım diyorum, zira ben bu oyunu çoookk beğendim.
Aşk Hastası Kenan Işık'ın Hüsn ü Aşk adlı eserden esinlenerek yazıp yönettiği iki perdelik bir oyun.
(Hüsn ü Aşk (Güzellik ve Aşk) adlı mesnevi Şeyh Galip'in (1757-1799) başyapıtıdır.)

Öncelikle şunu söylemeliyim ki eğer Hüsn ü Aşk'ı okumadıysanız yahut ağdalı edebi cümlelerden hoşlanmıyorsanız uzak durun bu oyundan. Zira oyunda bir hayli fazla edebi göndermeler mevcut bu yönüyle size sıkıcı be boğucu gelebilir.Yok hayır severiz derseniz de ben özellikle Goethe'nin Faust'una gönderme yaptığı kısımlara bayıldım :)
Diğer bir yandan her ne kadar modernize olsada oyunun dönemini yansıtan bazı sahneleride mevcut.Bu sahnelerde tasavvufi unsurlarda bütünlük içerisinde gayet güzl bir şekilde kullanılmış.
(Hatta bir sahnede hoş bir sema gösterisi bile mevcut) 
Oyundaki görsel unsurlarda tek kelimeyle mükemmeldi,sahne ve kostüm tasarımını çok başarılı buldum.Oyun Cüneyt Gökçer Sahnesindeydi, sahne kullanım performansıda taktire şayandı.

Bu arada Cüneyt Gökçer Sahnesi için Ankara'da ki en iyi sahnelerden diyebilirim gerek koltuk düzeni, gerek sahnesi, gerekse teknik ekipman açısından (Tabii ki oyuncular daha iyi bilir ne kadar donanımlı ne kadar değil :) ama izleyici olarak bana öyle geliyor en azından :) ) İnsanlar için tek olumsuz tarafı shanenin Çayyolunda oluşu olabilir fakat Arcadium alışveriş merkezinin hemen arkasında olması sebebiyle elinizle koymuş gibi bulabilirsiniz bence :)



Sağ taraftaki fotograf oyunun afişi, sol taraftaki ise oyundan bir sahne. Bu hanımkızımız oyunda güzellik karaketerinde idi ve bir hayli başarılıydı.  

Oyunun mybilette ki tanıtımı ise şöyle;

Shakespeare, Beckett, Brecht, Goethe ve benzeri batılı bir yazarın oyununda oynamak varken bir divan edebiyatı şairinin, Şeyh Galib in hayatı ile ilgili bir oyunda oynamaktan pek hoşnut olmayan oyuncu, yine bir oyuncu olan kız arkadaşının henüz provası yapılan oyundaki bir karaktere gönderme yaptıktan sonra kalbinin yerini sorup tabanca ile kalbine ateş ederek intihar etmesinden sonra oyunla ilgilenmeye başlamıştır. Kim bilir belki de bir türlü anlam veremediği kız arkadaşının intiharındaki sır bu oyunda gizlidir.
Tiyatronun civarındaki bir hastanede çıkan yangın nedeni ile herkes tiyatroyu terk etmiş, oyuncu tek başına kalarak daha önce hiç oynamak istemediği bu oyunu tıpkı bir rejisör gibi kendi zihninde sahnelenmeye girişmiştir. Bu sırada oğlunun, kız arkadaşının intiharından sonraki psikolojik çöküntüsünden endişe eden oyuncunun annesi, onu yemeğe beklemektedir.



Buda biletimmmmm:)
Fırsat bulursanız kaçırmamanız gereken bir oyun bence.16 Kasımda da Denizli Pamukkale üniversitesinde gösterimi varmış galiba, duymayan kalmasın :)

11 Kasım 2012 Pazar

Lens ve Solusyon Alışverişi Önerisi :)

11 Kasım 2012 Pazar

Merhaba bugün sizlere alışveriş yaptığım bir site hakkında bilgi vermek istiyorum.İlk videom olduğu için biraz amatör oldu ama idare edin artık :)


Not: Bu arada Solix solusyonu beğenmedin madem niye tekrar aldın diye soracak olursanız videoda da dediğim gibi arkadaşımdan ödünç aldığım bir kutu solix solusyon vardı onu iade etmek amacı ile aldım kafa karışıklığı yaratmasın, videoda söylemeyi unutmuşumda :)
Birde siteden alışveriş yaptığınızda kargo ücreti ödemiyorsunuz onuda belirtmek istedim :) Çok reklam yapıyormuş gibi olmuş bu video taksit imkanlarını bile söylemişim iyi pazarlamacı olur benden bunu anladım :)

10 Kasım 2012 Cumartesi

Can Yücel -Hangi Atatürk-

10 Kasım 2012 Cumartesi





Hangi Atatürk?

Kimininki kalpaklı kiminki fraklı, kimi sert kimi güler yüzlü… Herkes kendine göre bir Atatürk portresi çiziyor. Peki bunların hangisi gerçek Atatürk?
Ben gözümle görmedim, anlattılar: Atatürk, Anadolu’nun direniş ruhunun nasıl örgütlendiğinden söz ederken ‘küçük kıvılcımlardan büyük yangınlar doğabileceğini’ söylemiş.
Sonra bu söz “Küçük kıvılcımlar, büyük yangınlar doğurur” diye pankart olup asılmış.
Nereye biliyor musunuz?
İtfaiyenin girişine…
Erbakan’dan Çelik’e kadar
Ne demek istediğimizi anlatmak için Atatürkçüler listesine şöyle bir göz atmak yeterli:
Adnan Hoca da Atatürkçü, Doğu Perinçek de…
Popçu Çelik de Atatürkçü, ‘ordu göreve’ pankartı açan gençler de…
Erbakan Başbakanken “En büyük Atatürkçü biziz” demişti; tabii onu hapseden Kenan Evren de…
Eski Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, partisinin başkanı Tansu Çiller’in yarımyüz fotoğrafını Atatürk’ünkiyle eşleştirecek kadar Atatürkçüydü…
Bu kadar farklı eğilimden insan, aynı liderden “Bizim önderimiz” diye söz ediyorsa bu işte bir yanlışlık olmalı.
O zaman da sormak gerekiyor:
Kaç farklı Atatürk var?
Ve hangisi gerçek Atatürk?
Bir liderden kaç farklı kimlik çıkar?
Devrimci Atatürk
Aslında ‘Kuvvacı Atatürk’ demek daha doğru…
Kuvvacılarınki, post bıyıklı, kalpaklı, antiemperyalist bir lider.
Daha 1960′larda Deniz Gezmiş, anti-Amerikan gençlik mücadelesine başlarken babasına şöyle yazıyordu:
“Sana müteşekkirim, çünkü Kemalist düşünceyle yetiştirdin beni… Küçüklüğümden beri evde Kurtuluş savaşı anılarıyla büyüdüm. O zamandan beri yabancılardan nefret ettim. Biz Türkiye’nin ikinci kurtuluş savaşçılarıyız.” Bu antiemperyalist ve sivil direnişçi ruh, bugün de siyasal alanda pekçoklarına ilham veriyor.
“Ordu göreve” diyen Türk Solu dergisi, kalpaklı Mustafa Kemal kapağıyla çıkıyor.
Kemal Paşa’nın 1920′de bir komünist partisinin kurucusu olması, Lenin’e ‘ezilen milletleri emperyalizmin hegemonyasından kurtarmak için’ mektup yazması ‘Solcu Atatürk’çülerin dayanakları…
Onun Anadolu halkına hitaben yayınladığı bir beyanname elden ele geziyor:
“Müslüman kardeşlerim, komünist arkadaşlar…!
Büyük devletler yeni bir Müslüman kurbanını boğazlıyorlar. Onu yok etmek azmindedirler. Fakat biz, elde silahımız, anavatan topraklarını savunarak ve haklarımızı haykırarak ölmesini bilenlerdeniz. Köylülerimiz topraklarını, yurtlarını ve köylerini istilacıya karşı müdafaa ederken, şehit düşerken emin olabilirler ki, yakın bir zamanda bütün İslamiyet, komünizmle birlik olarak onların intikamını alacaktır.”
Ülkücü Atatürk
Ata’nın sağlığında yazılan tek biyografisinde H. C. Amstrong, ona ‘Bozkurt Atatürk’ ismini takmıştı.
Nazım Hikmet’in tabiriyle ‘sarışın bir kurda’ benziyordu.
MHP Kongresi’nde asılan bir afişte o Atatürk’ü, bıyıkları fırça darbeleriyle sarkıtılmış, sert bakışlı bir asker olarak tanımıştık.
Ülkücülerinki, “Komünizm gördüğü yerde ezilmelidir” dediği önesürülen, daha 1933′te Sovyetler’in ilerde dağılabileceğini görüp “Oralardaki dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimize sahip çıkmalıyız” diyen bir ‘başbuğ’…
Atatürk, 1927′de piyasaya çıkarılan 5 ve 10 liralık banknotların üzerine bozkurt resmi koydurmuştu.
1930′da tarihçilere ‘Türk tarihinin ana hatları’nı yazdırmaya başladığında, İslam’ın Türk tarihinin sadece bir bölümünü oluşturduğunu, oysa ondan önce de Türklere ait şanlı bir mazi bulunduğunu anlatmıştı. Alfabede, giyside, müzikte Osmanlı’yı çağrıştıran ne varsa silmeye çalışıyordu.
Yıllar önce Celal Bayar’ın damadı Ahmet İhsan Gürsoy’dan dinlediğim bir anıyı burada nakletmekte yarar var. Gürsoy’un anlattığına göre Atatürk, 30′lu yıllarda Türk bayrağını da değiştirmeyi düşünmüş. Çünkü ayyıldız simgesinin Osmanlı’yı ve Arap dünyasını çağrıştırdığına inanıyormuş. Türklere yeni bir ulusal kimlik kazandırmaya çalışırken, ona İslamiyet öncesi köklerini hatırlatan bir bayrağın yakışacağını hesaplamış ve Göktürk’lerin bayrağını düşünmüş.
O proje gerçek olsaydı, bugün Türk bayrağında ne olacaktı biliyor musunuz:
Mavi fon üzerinde yeşil bir kurt profili…
Kürtlerin Atatürk’ü
Mustafa Kemal, Anadolu’ya geçtikten sonra Amasya’dan Kâzım (Karabekir) Paşa’ya çektiği telgrafta şöyle diyordu:
“Ben Kürtleri ve hatta bir özkardeş olarak tekmil milleti bir nokta etrafında birleştirmek ve bunu cihana göstermek karar ve azmindeyim.”
Bu kararla, Amasya protokolünde ‘Türklerin ve Kürtlerin oturdukları yerler’ diye adlandırılan ülke için milli mücadele başladı ve BMM kuruldu.
Meclis’teki ilk tartışmalardan biri Kastamonu Mebusu Yusuf Kemal Bey’in, “Türklerin sağlığı korunmalıdır” demesiyle patlamış, Sivas Mebusu Emir Paşa, bu vatanda sadece Türklerin yaşamadığını hatırlatmıştı. O aşamada, Mustafa Kemal Paşa devreye girmiş ve ‘Meclis’in sadece Türklerden değil, Çerkezlerden, Kürtlerden, Lazlardan oluştuğunu ve bunların çıkarlarının ortak olduğunu’ vurgulamıştı.
Kurtuluş Savaşı başlarken Kemal Paşa, Kürtlere özerklik verilmesinden bile söz etmişti.
Kürt sorunu yeniden gündeme geldiğinde, şahinler, Dersim isyanını sertlikle bastıran Atatürk’ü örnek alırken, güvercinler Mustafa Kemal’in 1920′lerdeki sözlerini arşivden çıkardılar.
Dindar Atatürk
Bitmek bilmez bir tartışma da Atatürk ve din meselesidir.
Timur Selçuk, Yaşar Nuri Öztürk gibi Atatürkçü müminler Kur’an’la Nutuk’u bir arada saklar kütüphanelerinde… Başuçlarında Ata’nın Meclis açılışında ellerini kaldırmış dua ettiği fotoğrafı asılıdır. Fotoğrafın altında da Ocak 1923′teki konuşması vardır.
“Bizim dinimiz en makul ve en tabii dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki, son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa tetabuk etmesi lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen mutabıktır.”
Onlara göre ‘Atatürk dinin özüne değil, din olarak kabul edilen geleneğe ve eskimiş kurumlara karşı tavır almış’tır ve vahiy ile akıl arasında uzlaşmazlık görmemiştir.
Ateistler, buna bir başka Atatürk metniyle karşı çıkar.
Onların elindeki metin, 1 Kasım 1937 tarihli Meclis açış konuşmasıdır: “Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet idaresindeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı siyasetler, idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır. Fakat bu prensipler gökten indirildiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutulmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.”
Demokrat Atatürk
Ve nihayet liberal-demokrat Atatürk…
Özellikle Cumhuriyet’le yaşıt İktisat Kongresi’nde uygulamaya konan ekonomi politikası ve Celal Bayar’ın Başbakanlığı döneminde hayata geçirilen uygulamalar, Atatürk’ü, İş Bankası’nın kuruluşuna imza atmış bir ‘liberal devlet adamı’ yönüyle öne çıkarır.
Hele İsmet Paşa’nın Başbakanlığında iki kez direkten dönen çok partili rejim arayışları onu ‘demokrat’ sıfatıyla bir arada değerlendirenlerin en inandırıcı kanıtıdır.
Her ne kadar Cumhuriyet tarihi boyunca demokrasiyi askıya alan tüm askeri müdahaleler, Atatürkçülük adına yapılsa da, Cumhuriyet’in asıl hedefinin demokrasi olduğuna inananlar, ‘muhtaç oldukları kanıt’ı, onun Afet İnan’a verdiği el yazısı notlarında bulabilirler:
“Artık bugün demokrasi fikri daima yükselen bir denizi andırmaktadır. Yirminci asır, birçok müstebit hükümetlerin bu denizde boğulduğunu göstermiştir.”
Neden bu kargaşa?
Baştaki soruya dönelim: Hangisi doğru bunların? Her biri gerçek belgelere, tanıklıklara, konuşmalara dayandırılan bu politik kimliklerin hangisi gerçek Atatürk?
Bir insan aynı anda hem devrimci hem ülkücü, hem ‘Kürtler’in özerkliğinden yana’, hem Türkçü, hem dindar hem pozitivist, hem otoriter hem demokrat olamayacağına göre bu iddia sahiplerinden biri yalan söylüyor olmalı…
Hangisi?
Sanıyorum, bu zor sorunun yanıtını bulabilmek için 1920′lerin koşullarını ve Kurtuluş Savaşı ile Cumhuriyet’in hangi şartlar altında gerçekleştirildiğini iyi bilmek gerek.
Kurtuluş Savaşı verilirken, Anadolu ahalisinin kahir çoğunluğu, nihai amacın Saltanat ve Hilafet’i korumak olduğunu düşünüyordu.
Kürtler’in bazısı özerklik peşindeydi.
Komünistler, Sovyet devrimine özeniyordu.
Bütün bu farklı eğilimlerden, ortak bir mücadele azmi yaratabilmenin yolu, hepsine yönelik sıcak mesajlar vermekten geçiyordu.
O yüzdendir ki, Meclis’in açılışında eller açıldı, dualar edildi, Kürtler’e özerklik vaat edildi, muvazaalı bir resmi komünist parti kurulup Sovyet etkisindeki komünist hareket yok edildi.
Ulus olma sürecinde din yerine tutkal olarak Türklük ruhu gerekiyordu; bozkurtlu bayrak düşünüldü.
Ancak bunlar 1920′lere özgü geçici tedbirlerdi; hiçbiri bugün Atatürkçülük adına savunulamayacak kimliklerdi.
O yüzden zaman zaman birbiriyle çelişen bu sözler, tavırlar, tutumlar kargaşasını, Atatürk’ün olgunluk dönemine ait notlarının, konuşmalarının, eylemlerinin süzgecinden geçirmek şart…
Bu yapılmayıp da 1920′lerin kargaşasından rastgele bir fotoğraf çekince Atatürk, herkesin kullanımına açık “Binbir surat”lı bir lidere dönüşüyor ve ‘bunca yalancı’ içinde kimin doğruyu söylediğini bulmak, hepten güçleşiyor.
Bugün gerçek dindarlar Atatürk’e sevgi besliyor, niye?
İşgal altında olmayan bir ülkede, kıldıkları namazın geçerli olmasını ona borçlular…
Milliyetçiler ona sevgi besliyor, niye?
Türk ulusunu var etti. Esir, onursuz bir ulus olmaktan kurtardı…
Solcular ona sevgi besliyor, niye?
Emperyalizme karşı başarılı ilk Kurtuluş Savaşı’nı verdi…
Aklı başında Kürtler ona sevgi besliyor, niye?
Irkçılık yapmadı, Türk ulusu adı altında Türkleri de, Kürtleri de, diğer etnik kökenlileri de eşit vatandaş yaptı…
Demokratlar ona sevgi besliyor, niye?
Sanırım yanıt vermeye gerek yok, Cumhuriyet’e bakmanız yeterli…
Atatürk, bir siyasi görüşün, bir zümrenin, bir ırkın, tek bir dine mensupların Atatürk’ü değil, hepimizin, Türk Ulusu’nun ATA’sı…
Şu yaşadıklarımıza bakınca bugün değerini daha iyi anlıyoruz…
Sn. tarihe meraklı; Atatürk sapasağlam burada, görüşleri ile, düşünceleri ile ve hedefleri ile… O kadar büyük ki, o saydığınız zavallı isimler onun gölgesine sığınmak gereği duyuyorlar. Bazı meraklılar da da kuyruk acısı ve hasedinden bunu anlamamazlığa geliyor, O’nu birilerinin Atatürk’ü yapmaya çalışıyor. Bunlar Atatürk’ü alçaltmaz, aksine gönlümüzdeki değerini kat be kat artırır.


8 Kasım 2012 Perşembe

Depresyona İyi Gelen Şarkılar :)

8 Kasım 2012 Perşembe
Sevgili Çağla beni mimlemiş :) Konu tam benlik depresyona iyi gelen şarkılar.
Bakalım neymiş benim depresyonlarıma iyi gelen şarkılar :)









,


Bunlar benim favorilerimin bir kısmı,bu liste daha uzar gider ama daha fazlada uzatmanın manası yok değil mi :)

5 Kasım 2012 Pazartesi

Evde Uygulanabilir Oje Modelleri (Nail ART) Vol.5

5 Kasım 2012 Pazartesi
 Merhaba yine bir oje modeliyle burdayım :) Açıkçası bu model aceleyle ve can sıkıntısıyla yapıldığı için pek düzgün olmadı ama fikir olarak faydalanabileceğinizi düşündüm.


Bu üstekki resim ortaya noktalarını koymadan önceki hali bence öylede kullanılabilir.Ben tırnak uçlarını bant ile geri kalan tüm çizimleri ise resimde gördüğünüz kuş tüyünün uç kısmı ile yaptım :) Benim gibi acele etmez ve biraz dikkatli yaparsanız kuş tüyü çok güzel hatlarda çizgiler çıkarıyor.


Kullandığım ojeler ise; Flormar Super Matte serisinden M103 numara beyaz ve Pastelin 11 numaralı içerisinde şişeden belli olan ama tırnağa sürüldüğünde belli olmayan simleri olan petrol rengi ojesi.


 Dediğim gibi kuş tüyü ile daha estetik ve hoş çizgiler çıkarmak elinizde yeterki istekli ve sabırlı olun :)

2 Kasım 2012 Cuma

Pembe Kitaplaşma Etkinliğine Katıldım Ben :)

2 Kasım 2012 Cuma

Sevgili Çağlayla Delikitabın Pembe kitaplaşma etkinliği sayesinde tanıştık, kendisinin gönderdi paket Ptt kargonun işleyişsizliği nedeniyle ancak elime ulaştı.Oysa o kadar heycanla bekliyorum günlerdir :) Neyse sonunda paketime kavuştum veee çookk mutlu oldum.Çağla çok özenli ve güzel bir paket hazırlamış,her parçayı tek tek paketlemiş pembe kalpli hediye paketleriyle:) hediye paketinin üzerindeki keçeden kelebekte paketi açar açmaz beni mutlu etti.



Çağla 1kitap yerine 2 tane kitap yollamış bana nasıl sevindim anlatamam :)


Ojelere ve kırtasiye malzemelerine bayıldım,şimdiden kullanmaya başladım bile :) Pop Tıpse (coookkk severim) bitmek üzere :) ders çalışırken birer tane atıyorum ağzıma :)


Ben hediyelerimi çok sevdimmmm. Şanslıyım ki iki etkinliğimde de çok değerli insanlara eşleşti,m ve tanışma fırsatı buldum,umarım böyle devam eder. Teşekkürler Çağla :)